5 Ekim 2018

YANMAK


YANMAK


Yanmak.
Tesirli bir kelime. Kor olmak, ateş olmak, kül olmak, köz olmak, kavrulmak, evrilmek.

Evet, evrilmek bir bakıma yanmak. Kül olunsa bile yeniden yeniden doğmak. Güneş olmak. Gökyüzü gibi karanlıkken bile ışıklar saçmak. Ve aydınlanmak yine, yeniden, defalarca ve bıkmadan. 

Birikti birikti. Doldu bardak. Taştı, aktı. Tutmadım. Bir kaba sığdırmaya çalışmadım kendimi. Hep taştım ben. Belki. Kalıplar ya dar geldi ya da bol. Olmadılar, olduramadılar bir türlü beni. Sığdıramadılar çerçevelere. Ya çerçeveler büyüktü ya da ben küçücük kaldım, görünmedim. Yahut çok küçüktü çerçeveler, bir yanı soksalar bir yanı sokamadılar. Belki de ben yapmalıydım kendi çerçevemi. Yahut çerçeve olmasa ne olurdu? Yaşam devam ederdi hem de hiç eksik kalmazdım. Eksiklik bir bakış açısı değil miydi? Bakış açıları eksikti belki. Yargılar vardı ve ön yargılar. Önceden yapılanlar yani bilmeden etmeden atıp tutmalar. Tutamadılar belki. Tutturamadılar kıvamını. Tadı kaçtı her şeyin. 

Samimiyet. Söylemesi bile ışıl ışıl. Ne sıcak kelimeydi bir zamanlar. Şimdi acı bir ilaç gibi. Herkesin içmesi ve iyileşmesi gereken. İyileşmek. Daha mutlu görünmek değil ki. Mutlu görünmek diyorum. Çünkü mutlu değiliz. Öyleymiş gibiyiz. Gibi gibi. Yalan yere, yok yere, hiç yere. Yerin dibine battık da burası ne eğlenceli, ay bu çok tatlı, ay ne güzellik, vay maşallah, ay paşa, vay yakışıklı. Eh yeter be! Dur desin biri bu yapış yapışlığa. 

Sosyal medya.
Kullansan bir dert kullanmasan bir dert. Dozunu ayarlayıp zehirlenmemeye gayret gösteriyorum. Aşırı doz alıp yalan olmak istemiyor, uzak kalıp yaşadığımız dönemden de kopuk olmak istemiyorum. E yani geriye dozunda kullanmak kalıyor. Bununda bir ölçüsü yok. Sen bilebilirsin ancak bunu. Çok hassas bir ayar sanki.

Yanmak diyordum aziz dostlar. Halimize mi desem, ruhumu tanıma serüveni mi desem, yaşam böyle bir şey mi desem. Ne desem yetersiz olacak.  Yeterlidir belkide. 

Sahi Sevgi ile...




Yaşamak yanmak demek, alev alev yanmak. Ağlamak demek yaşamak. Bütün kirlerinden arınmak ve tekrar kirlenmek demek.
Cemil Meriç /Jurnal cilt .2 



11 yorum:

  1. Enteresan bir yaklaşım. Gerçek hislerinizse eğer ne güzel. Çünkü samimiyet eskide kaldı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler. Ön yargı nedir? Bir kişi ya da olaya ilişkin yeterli bir bilgi edinmeden, önceden, peşin bir karara varmış olma durumudur.

      Sil
  2. Samimiyet hapı satılsa ve herkes içse keşke. Ayrıca mutlu olmaya gerek yok Instagram için mutlu pozu vermek yetiyor şimdilerde:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her şeyin ilacı sevgi. Sevmeyi layıkıyla yerine getirsek su yolunu bulacak. Teşekkür ederim yorumunuz için Turgay bey. :)
      *İdrak önemli. Şimdilerde var olmasa da..

      Sil
  3. Yol, kendine bir yer bulamamış

    kişinin özlemidir.

    Kendi yerini yerleşiklikte

    bulamayan kişi,

    onu yolculukta arar.

    Nasıl, bir yer, bir yolun başı ya da sonu;

    bir yol da, bir yerden önceki ya da sonraki

    bir durumsa — kişinin durumu da,

    hep, öyle, ya da, böyledir...

    Yerini yitiren kişi,

    yola çıkmak zorundadır.

    YanıtlaSil
  4. Yola çıkan kişi, yeni bir yer arıyordur

    — ama yola hep bir (eski) yerden

    çıkıldığını da unutmaz : her varılan yerin de

    (yeniden) bir yola çıkış yeri olabileceğini...

    Yabancılığını kalıcı kılmak isteyen kişinin,

    yerleşikliğinden rahatsız olması gerekir;

    ve tersi : yerleşikliğinden rahatsızlık duyan

    kişinin, kalıcı bir yabancılık bulması...

    Yerleşiklik, herbir yandan bağlandığımız,

    hepsi de gergin zincirlerin verdiği bir

    dinginliktir ancak — yani, bir sıkı

    kölelik...

    YanıtlaSil
  5. Ama, "mutlak kölelik" dışında, her kölelik,

    köleye devinimde bulunduğu izlenimini verecek

    kadar gevşek tutar onun zincirlerini

    — gerginlik, zincirden zincir olarak

    uzaklaşma çabasıyla belirir;

    böylece de kişi, çok devingen olduğu,

    sürekli etkinlikte bulunduğunu sandığı

    bir edilgenlik, bir sürüklenme içinde

    yuvarlanıp — gitmez...

    Yerleşiklikten rahatsız olan kişinin

    gezginlikte aradığı, aslında,

    yerleşebileceği bir yerdir: Düzenini

    bozarak gezginliğe çıkan kişi, kendi

    düzeninin peşine düşmüştür.

    Gezginlik de, öte yandan, hiçbir bağlantı

    taşımaksızın, salt gezmek için gezmek haline

    gelebilir rahatlıkla, kolayca

    — bu kez de tam bir boşluk...

    YanıtlaSil
  6. Zincirlerin —gergin ya da gevşek—

    tam yokluğu da,

    boşluğa köle olmaktır.

    Köleliğe tek çare, herhalde,

    zincirlerini koparmak ve zincirsiz kalmak

    değil,

    kendi zincirlerini kendisi yapmış,

    kendisi kendi ayaklarına takmış, bağlamış

    olmaktır — özgürlük de budur... (Hani,

    "kendi kendisinin efendisi olmak"tan

    söz edilir ya...)

    Düşüncenin devinimi, düşünen kişinin devinmesidir

    ancak — onunla gerçekleşebilir ancak:

    Yerleşik kişinin düşünceleri de durağan olur.

    Çünkü, içinde yeniye yer bırakmayan

    bir 'düzenliliği' yaşayan kişi, aslında,

    üst anlamda bir düzensizlik yaşıyordur

    — içinde yeniye yer tanımayan bir 'düzen',

    eskinin düzensiz karışımlarından başka bir

    yere ulaşamaz.

    YanıtlaSil
  7. Her an ayrıyı, aykırıyı, yeniyi yaşayan kişi,

    düzenli bir yaşam yaşıyordur.

    İnsanlar ne sanıyorlar ki 'düzen'i

    — kendi dar, çarpık açılarından bakarak :

    sabah-akşam, gidiş-gelişlerini 'düzenleyen'

    bir 'seyrüsefer nizamnamesi' mi?! — Oysa,

    asıl düzen, düzensizlikten çıkarak

    düzene ulaşmağa çabalayan bir düzenleme

    uğraşısında bulunabilir ancak.

    'Verilmiş', 'varolan' düzen,

    yoz bir düzensizlik biçimidir.

    Düzenlilik gereksinmesinden

    —yani, düzensizlikten— çıkmayan

    'düzen', beş para etmez, düzen olarak...

    Kişi, yoldaş diye,

    ancak kendi ulaşabildiği yerlere varabilecek,

    daha ileriye yürüyemeyecek kişiler seçiyorsa,

    kendisi de duruyor demektir... (Oysa:

    "...daß Andere sie aufnehmen

    und fortsetzen ... mögen ... kommen

    und weiterfliegen ...

    und es besser machen ...")

    Bir yerde ('bir süre için' diyerek)

    dinelen kişi için en büyük tehlike,

    o yere yakınlık duyması; o yeri,

    bütün yollarının sonu,

    bütün yönlerinin ereği sayması;

    yerleşebileceği bir yer saymasıdır

    — en büyük tehlike, huzurlu yerdir:-

    Mezardır orası...

    YanıtlaSil
  8. Her bir yorgun yolcunun dineldiği yer,

    dinlenmiş bir yolcunun yola çıktığı yerdir.

    Kendine yeni bir yol arayan kişi, önce,

    kendinden önce yürünmüş yollara bir bakar

    — kendi yürümek isteyebileceği yola benzer

    bir yol bulmak için; çoğunlukla da bulur —

    ama, acaba, o bulduğu yol(lar),

    tam da bulduğu yol(lar) olarak,

    kendi aradığı yola aykırı değil mi? —

    Yeni bir yol aramıyor muydu, arayan kişi

    — ne işi var öyleyse, eski (yürünmüş)

    yollarda?!

    Belirli bir yol arayan kişi için en büyük

    tehlike, o yolu bir yerde durarak, 'bakarak'

    arayabileceğini (hatta, bulabileceğini)

    sanmasıdır — çünkü, yollar bulunmaz:

    yürünür; yerlerde ise, olsa olsa, durulur

    — onlar, bulunur; artık, yürünmez...

    Yola çıkacak kişinin aşması gereken

    ilk ve en önemli engel,

    kendi yerleşikliğidir :

    kendi yeri

    — kendisidir...

    YanıtlaSil
  9. Her satırında samimiyeti ve yüzleşmeyi hissettiren bir yazı. Tebrik ediyorum bütün kalbimle.

    YanıtlaSil

Teşekkür ederim.

Ziyaret ettiğiniz için;

Teşekkür ederim.