6 Nisan 2017

KADIN #3

Nisan 06, 2017

KADIN #3

Soğuk. Yalancı bir güneş parlıyor gökyüzünde. Rol yapan bir kadının samimiyeti kadar sıcak.. İnsanlar sokaklarda dolaşıyor belli gruplar halinde. Yalnız başına dolaşan biri yok. Yalnızlığı kabullenmek zor, onca kalabalık içinde tek başına dik durmak zor! Herkes kahkahalar eşliğinde muhabbetler ederken, onların suratlarına donuk bir ifadeyle anlamaya çalışır gibi bakmak, zor.

Bir tramvay sesi herkesin bakışlarını üzerine topluyor, kısa bir süre. Yalnız bir kadın bakışlarını ayırmıyor üzerine gelen tramvaydan. Ne yerinden kımıldıyor ne de kafasını çeviriyor. Üzerine gelen tramvaya sanki kendini bırakmak istermiş gibi, dimdik durarak, donuk bakışlarını bir an olsun kımıldatmadan, meydan okur gibi bakıyor. En sonunda bir güvenlik görevlisi çekiyor kadını kolundan. Kadın, dalgınlığına gelmiş gibi rol yapıyor ve teşekkür ediyor. Rastgele bir sokağa sapıp yürümeye başlıyor, kalabalıklar arasında kalan boşluklarda. İki eli cebinde, kafasında siyah bir bere, ağır ve küçük adımlar atıyor. Kimsenin gülümsemesiyle karşılaşmamak için başı hep yerde, yerdeki kirli kaldırım taşlarını incelemekte. Yoksa oda isterdi etrafına gülümsemesini takıp bakabilmeyi, oda isterdi insanların ona selam vermesini, belki “nasılsın?” demesini isterdi. Ama eskidendi. Artık hepsinin bir rol olduğunu ve insanların senden bir çıkarı yoksa yakınlaşmayacağını anlamıştı. Anlamak! Anlamak kadar yaralayıcı bir şey yoktu BU gezegende.

Bir parkta durdu kadın. Karşısına, köpekle konuşan bir kız çıktı. Kız bankta iki büklüm oturmuş, bu havada eldivenlerini çıkarmış, ayaklarının dibinde yatan köpeği seviyordu. Ne konuştuklarını duymak için biraz daha yakınlarına gitti. Kız öyle derin düşüncelere dalmıştı ki karşısında dimdik durup ona donuk suratıyla bakan kadını görmedi. Kadın şaşkınlık içerisinde onları izliyor ve duymaya çalışıyordu. İster istemez bir anda gözleri doldu kadının. Bu gördüğü tablo onca boş kalabalıktan daha değerliydi. Daha ne olduğunu bilmeden, gördükleri onun ruhuna dokunmuştu. İnce bir sızı, derin bir acı hissetti ve daha fazla dayanamayıp bakışlarını başka yöne çevirdi. Ağlamak istiyordu sadece. Ama sokak ortasında ağlarsa herkes ona bakar belki yanına gelirdi. İstediği en son şey de insanların bu sahte ilgileri idi. Dişlerini sıktı, gökyüzüne baktı ve derin bir nefes alıp tuttu gözyaşlarını. Gördüklerine aslında gördüğü şeyin hissettirdiklerine daha fazla dayanamayıp yoluna devam etti. Ama o tablo çıkmıyordu aklından. Köpekle konuşan kız, kim bilir neler yaşamıştı, konuşacak kimsenin kalmadığını anlamış ve kendine gerçek bir dost bulmuştu belki de. Bir insanın dostluğundan bin kat daha gerçek bir dostluk…

Yollar gittikçe insansızlaşıyor ve insansızlaştıkça genişliyordu. Kadın daha fazla kirli kaldırım görmeyeceği için rahatlıyor ve etrafına hatta gökyüzüne doğru özgürce bakabiliyordu. Yüksek binalar bu şehirde azdı. Belki de en çok sevdiği özelliği buydu bu şehrin. Binaların balkonsuz olması ne kadar canını sıksa da yapıların belli bir yükseklikten sonrasına çıkamamaları, bu şehri sevmesi için yeterli bir sebep olabilirdi…

Sahi Sevgi ile...

***

P.S. : Ekim 2016 tarihinde yazılmıştır.

"Anlamakla katlanmak arasında tükendim."  
Şükrü Erbaş

Ziyaret ettiğiniz için;

Teşekkür ederim.